Gaziantep Demokratik Kadın Platformu adına Gelengül Kaplan tarafından okunan basın açıklamasında şu ifadelere yer verildi;
"Yine buradayız. Yine adliye kapılarında “tanıdıkları” olduğu için istediği suçu işleyen katillerin öldürdüğü kızkardeşlerimizin adalet arayışında yanlarındayız. Yargı süreci, etkin yürütülmeyen soruşturmalarla, toplanmayan delillerle ve sonrasında cezasızlıkla sonuçlanıp bizlerin payına ölüm ve gelmeyen adalet düşmesin diye buradayız. Bıkmadan, usanmadan da burada olmaya devam edeceğiz.
Hatırlayalım:
Ezgi Alya Yiğit, 12 Nisan 2022’de arkadaşıyla scooter kullanırken Gaziantep’in en işlek caddelerinden birinde 17 yaşındaki ehliyetsiz sürücü Osman Sarı’nın 100 km’den yüksek bir hızla çarpması sonucunda öldü, arkadaşı Şimal Toprak ise ağır yaralandı. İkisi de lise son sınıf öğrencisiydi.
Davada Ezgi Alya Yiğit araca yol vermediği için ağır kusurlu, Osman Sarı tali kusurlu bulundu. Dava Çocuk Ağır Ceza Mahkemesi'nde 2-15 yıl hapis istemiyle hâlâ sürüyor ancak Nizip Ticaret Borsası Başkanı İbrahim Sarı'nın oğlu ve Nizip Belediye Başkanı Mehmet Sarı'nın yeğeni olan Osman Sarı, Ezgi Alya Yiğit’i öldürmesine karşılık sadece 1 ay cezaevinde kalıp serbest bırakıldı.
Dava süresince hazırlanan bilirkişi/adli tıp raporları yetersiz çünkü davanın en önemli delillerinden biri olabilecek kamera kayıtları bulunmuyor. Ailenin ve avukatın, mobese ve Osman Sarı’nın HTS kayıtlarının bulunması, incelenmesi talebi mahkeme heyeti tarafından kabul edilse de emniyet güçleri “teknik yetersizlik” gerekçesiyle soruşturmanın etkin yürütülmemesi için “titiz” bir çaba sürdürüyor.
Bu davada da tekrar görüyoruz ki ‘’tanıdıkların hukuku’’ devreye girmiş. Adaletin normu, etkin ve gerçek bir soruşturma değil katillerin nufüzu olmuş.
Tıpkı Ezgi Alya Yiğit’in öldürülmesinden 4 yıl önce ortaokul öğrencisi Rabia Naz’ın “şüpheli” ölümü ve dava süreci gibi…17 yaşındaki Duygu Delen’in ölümü ve dava süreci gibi…
Soruşturma açılmadan intihar denilenerek kapatılan dosyalar var birde: Balkondan düşen Sezay Koçak Özahi’nin ölümü ve soruşturma süreci, Nadira Kadirova’nın ve Monna Rai ‘nin ölümü gibi…
Hukuksuzluğun bir norm halinde işlenmesinden bıktık. İktidarla ilişkisi ya da yüksek yerlerde tanıdıkları olan erkeklerin, zengin olanın istediği suçu işleyip bunu meşru kılabilmesinden de, yaptıklarını yanlarına kâr kılmaya çalışan bu düzenden de bıktık.
“Tanıdıkların” araya girdiği bir soruşturma ve yargı sürecini; katillerin nüfuzuna göre işleyen bu hukuk düzenini kabul etmiyoruz.
Yandaşlığın, katilleri cezasızlıkla ödüllendirmesini, delillerin karartılmasının önünü açmasını kabul etmiyoruz. Hayatlarımızdan koparılıp üstüne sürecin “teknik yetersizlik” gibi komik gerekçelere sığdırılmasını kabul etmiyoruz.
Yargılamada sona doğru geliniyor. Ezgi Alya’nın davası, hukukun kim olduğuna bakmaksızın eşit işlemesini sağlamak için sahip çıkmamız gereken bir davadır. Yaşadığımız kentin sokaklarında korkmadan, özgürce ve rahat dolaşabileceğimiz bir hayatı kurabilme mücadelemizin parçasıdır.
Bu sebeple gerçek adaletin tecelli etmesini isteyen herkesi bu davayı sahiplenmeye çağırıyor ve soruşturmanın etkin ve gerçek bir biçimde yürütülmesini talep ediyoruz.
Ezgi Alya Yiğit davası için de gerçek adalet sağlanana kadar ailenin mücadelesinin bir parçası olmaya; katillere ve yandaşlara göre işleyen bir hukukun karşısında adil bir hukukun sağlanması için mücadeleye devam edeceğiz. Hayatlarımızdan vazgeçmeyeceğiz!
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.